1996 yılında başladığım profesyonel iş hayatım boyunca üst düzey yöneticilik yaptığım şirketlerin kurumsallaşması yönünde çaba sarf ettim. Birçok şirket sahibi ile görüşmeler yaparak iş hayatlarındaki hikâyeleri dinledim. İlk çalıştığım İtalyan ortaklı tekstil şirketinde 2001 krizini yaşadım. Mahmutpaşa piyasasında çuvallarla çek ve senedin nasıl imha edildiğine şahit oldum. Krizin daha çok işverenin ağzından çıkacak sözlerle yönetilen şirketleri yok ettiğini, çok güçlü sermaye yapılarının olmamasına rağmen daha bilimsel yöntemler ve ortak akılla yönetilen şirketlerin krizden güçlenerek çıktığına şahit oldum. Bünyesinde birçok sektörden şirket ve iki banka barındıran bir holdingin mali işler departmanında çalıştım. Paranın yönettiği şirketlerin zamanla nasıl koca bir hiç olduğunu analiz etme şansım oldu. Borç batağında olan küçük bir şirketin tüm yapılanma süreçlerini yönetme şansım oldu. Bu küçük üretim şirketinde, hedef ve raporlama ile şirketin nasıl yönetileceğini tecrübe etme fırsatım oldu. Türkiye’nin büyük şirketlerinden birine verdiğim danışmanlık sırasında; irade, yetişmiş eleman ve teknolojik altyapı üçlemesinden birinin dahi eksik olması durumunda kurumsallaşmanın hayal olduğunu gördüm. Türkiye tüm kurum ve kuruluşları ile kurumsallaşmayı mutlaka düzene oturtmak zorundadır. Aile şirketlerinde aile üyelerinin şirkete adaptasyonunun başka yolu yoktur. Para veya kişiler değil, oluşturulacak güçlü sistemler şirketleri yönetmeli. Şirketlerin denetlenebilir şeffaf bir sisteme sahip olması, gelecekte güçlü bir şekilde var olacağı anlamına gelir.
Gelecekte var olmak kurumsallaşmaktan, kurumsallaşmanın yolu da bizden geçer. Birlikte geleceğe adım atalım.
Recep KOÇAK
Kucuroğlu Danışmanlık
|